|
|
|
|
|
 |

  
  
Basında Mostar Dergisi
Adını Mostar Köprüsü’nden alan aylık medeniyet-kültür ve aktüalite dergisi ‘Mostar’ otuz üçüncü sayısına ulaştı. Çok genç bir dergi olmasına karşın, işlediği konular ve yazarlarıyla kültür dünyamızın önemli dergilerinin içinde anılmaya başlayan dergi, özellikle kültürle ilgilenen genç kuşak tarafından ilgi ile takip ediliyor.
Mostar, tarihe ilişkin artık kraterleşmiş bir yanlışı ortadan kaldırma iddiasıyla ortaya çıkmış bir dergi. Derginin editörü Ali Ayçil, Mostar ismiyle, işlevsel bir geçmişi, yıkılanın yeniden inşa edilebileceğini, sınırlarını geniş tutan bir coğrafya ufkunu, ötekiyle merhabalaşmaktan yüksünmeyen özgüveni yüksek bir uygarlığı ima etmeye çalıştıklarını söylüyor. Gençleri ve hiç yaşlanmayan insanı muhatabımız olarak gördüklerini söyleyen Ayçil, “Ne kâr amacıyla çıkan, ne de politik manevralarla kimi hesaplarını gerçekleştirmeye çabalayan bir dergi Mostar.” diyor.
Mostar fikri nasıl doğdu? Bu yola nasıl çıktınız? Kısaca Mostar’ın çıkış öyküsünü anlatır mısınız? Yola çıkarken hangi özü esas aldınız?
Mostar, tarihe ilişkin artık kraterleşmiş bir yanlışı ortadan kaldırma iddiasıyla ortaya çıkmış bir dergi. Biz tarihi, söylendiği gibi geçmişte kalmış, kendinden dersler çıkarılacak ölü bir zaman olarak görmüyoruz. Zamanın kopuşlarla ilerlediğine de inanmıyoruz. Geçmişin, günlük hayatımızı, davranışlarımızı, politik duruşumuzu, dünyaya bakışımızı sürekli olarak belirlediğini, aynı anda üç zamanı birden yaşadığımızı ve dünün kendini yarının karnına sakladığını düşünüyoruz. Dergimizin adını “Mostar Köprüsü”nden almış olması da kuşkusuz bilinçli bir tercih. Biz Mostar ismiyle, işlevsel bir geçmişi, yıkılanın yeniden inşa edilebileceğini, sınırlarını geniş tutan bir coğrafya ufkunu, ötekiyle merhabalaşmaktan yüksünmeyen özgüveni yüksek bir uygarlığı ve taşı maharetle işlemenin ince ruhluluğunu ima etmek istedik. Mostar Köprüsü hala ayakta ve hala bir ırmağın iki yakasını birbirine bağlamaya devam ediyor.
Dergi özellikle gençler tarafından da ilgi görüyor. Kendinize belirli bir hedef kitlesi seçmiş miydiniz?
Türkiye’de yaşı belli bir noktaya gelmiş insanların ekserisi dergi ya da kitap okumuyor. Bir kısmı şöyle bir ilgileniyor. Çok azı bir alışkanlık, bir tazelenme olarak devam ettiriyor okumayı. Biz, gençleri ve hiç yaşlanmayan bu az sayıdaki insanı muhatabımız olarak görüyoruz. Gençlerin üzerine çok gidildiğini düşünüyorum. Bütün zamanlarda ve bütün toplumlarda popüler olana ilgi duyuldu ve insanların çoğunluğu hayatını o ilgiler etrafında yaşayarak tamamladı. Tümüyle seçkin ne bir gençlik ne de bir halk mümkün değil zaten. Ben, eğitimlileri kıyaslandığında, şu anda, cumhuriyet tarihinin en iyi gençliğine sahip olduğumuz kanaatindeyim. Kafa karışıklıklarını halletmeleri için biraz zamana ihtiyaçları var. Hem Kafka’yı hem Tanpınar’ı, hem Ezra Pound’u hem Zarifoğlu’nu okuyan bu genç adamlara niçin güvenmeyelim? Mostar’da, iyi niyetli pek çok yayın gibi, onların, kafa karışıklığından imkânlı bir birey olarak sıyrılmalarına katkıda bulunmaya çalışıyor. Biz, zaten bilinçaltlarında var olan uygarlık kıpırtılarını bilince dönüştürme derdindeyiz. Dünyaya açık, iyi eğitimli, durduğu yeri sağlam kavramış, işini yapan ama bir tasavvur problemi de çekmeyen bir gençlikle nelerin yapılabileceğini ucun ucun görmeye başladık bile.
Her editör yazınızda, birbiriyle kenetlenmiş, birbirinin siyasî görüşlerine ve hayat alanına saygılı, yersiz ithamlardan kaçınan bir Türkiye manzarası çizmenin hayâlini yaşıyorsunuz? Ama ne yazık ki, yine her sayınızda, klasik Türkiye manzarasını anlatmakla başlıyorsunuz. Bu sizi üzüyor mu?
Elbette üzülüyorum. Türkiye, en derin mevzularını bile fiyaka olsun diye tartışan bir ülke. Garip bir körlükle malulüz. Bir asabiye hastası gibi ansızın parlayıp ansızın sönen; bir an koca bir umut evine dönen, bir an umutsuzluk içinde salınıp duran bir ülkemiz var. Her seferinde aşağıya yuvarlanan kayayı yeniden büyük bir zahmetle yamaca çıkarmaya çalışan Sisifos’a benziyoruz. Daha da kötüsü, birileri o kayayı sürekli zirveye çıkarmaya, öteki birileri de gerisin geri aşağı yuvarlamaya çalışıyor. Her iki taraf da, Türkiye’ye iyilik olsun diye yapıyor bunları. Türkiye, defalarca aşağı yuvarlanan kayayı yukarıya çıkarmaktan bıkmayan insanlar sayesinde vatan olmaya devam ediyor. Ve ben iyi biliyorum ki bu insanlar, kendilerini meşakkate sevk edenlere buğz etmiyor yine de. Biz, farklı düşünenlerin kendini ifade etmek için şiddete başvurduğu bir tecrübeye sahip değiliz. Ötekinin varlığını sadece siyasi bir mesele değil aynı zamanda kendi insanlığımızın da bir sağlaması olarak görüyoruz. Uygarlık bilincimiz bu merkezde, kültürümüz böyle şekillenmiş. Ev içindeki kavgalardan ciddi rahatsızlık duyuyorum doğal olarak.
Neredeyse tüm sayılarınızda konusunda yetkin kalemler yazıyor derginizde. Bu seviye korunacak mı? Genç yazarlara da yer verilecek mi?
Hem görsel malzemeyi seçişimizde hem de yazar tercihimizde başından beri belli bir çıtayı korumaya çalışıyoruz. Bu konuda hassasız. Mostar’da Rasim Özdenören gibi yazı hayatının ellinci yılını kutlayan kalemler de yazıyor, Şamil Potur, Elif Tunca gibi genç arkadaşlar da. Elbette genç kalemlerin sayısının çoğalmasını temenni ediyoruz.
Bir düşünce dergisi olmanın yanında bir yanıyla da kültür sanat dergisi diyebilir miyiz Mostar’a? Kültür-Sanat perspektifi genişleyecek mi?
Parçalı bir hayat tarifimiz yok; tarihi, kültürü, siyaseti, ekonomiyi bir organizmanın hayatiyetini birlikte sağlayan unsurlar olarak görmek gerekiyor. Bunu dergiye yansıtmaya çalışıyoruz; dosyasıyla, kültür-sanatıyla, tarihi irdeleme biçimiyle bir kıvam ortaya çıksın istiyoruz.
Mostar’ın hedefleri neler? Birkaç yıl sonra kendinizi nerede görmek istiyorsunuz? Malum Türkiye’de dergilerin ömrü kısa oluyor? Bu bağlamda Mostar uzun soluklu olabilecek mi?
Ne kâr amacıyla çıkan, ne de politik manevralarla kimi hesaplarını gerçekleştirmeye çabalayan bir dergi Mostar. Şeffaf bir şekilde geleceğimizi imkânlı hale getirmeye çalışan insanların karşılıksız katkısıyla yol alıyor. Bir hevesin değil bir uygarlığın işçisiyiz. Kuvvetini şiirden, müzikten, merhametten, aşktan alan bir uygarlığın işçisi… Ve tabiî ki bu işçiliğimizden, ortaya sağlam bir bina çıkmasını arzuluyoruz. Geçmişin birikimleri üzerinden kendi modernliğini inşaa edebilecek seçkin kafalara ihtiyacımız var. Yalnızca Mostar’ın değil, Türkiye’nin akıbeti de, böylesi bir seçkinliği ortaya çıkarıp çıkaramayacağımıza bağlı. Aksi takdirde biz de muhafazakârlığın bir sloganına dönüşürüz.
zaman gazetesi/gençlik kültür eki
|
|
 |
|
|
|
|
Mostar Gönüllüleri
ülkenin geleceği için; geçmişin birikimiyle bugünün değerlerini sentezleyen bir medeniyet telakkisi çerçevesinde, Türkiye’deki
tüm üniversite öğrencilerinin entelektüel gelişimlerini destekleyerek, onların tam donanımlı
bireyler olarak iş hayatına
hazırlanmalarını sağlamayı kendine görev edinmiştir. |
|
Bir tasavvurdan söz ediyoruz, hayalden değil…
Zihnimizin maverasında resmetmişiz…
Şeyleri koyacak yer bulduk…
Yerleri koyacak şehirler kurduk…
Ümitlerimizi ufuklara uğurlamadık efendim…
Bir derdimiz var, çözecek inadımız da…
Biz insandan anlarız…
|
|
Dinle neyden |
|
MOSTAR GÖNÜLLÜLERİı |
|
|
|
 |
|
|
|
|