|
|
|
|
|
 |
Konu Adı : Bin Fersah Koşacak At
Yazar :
Sayı : Nisan 07 10.Sayfa |
Bir Çin bilgesinin naklettiği hikmete kulak verelim: Bilge Han Yü diyor ki: Ancak Bo-lo gibi bir binicilik ustası olduğu vakit bin fersah koşan atlar da olur. Aslında bin fersah koşan atlar her zaman vardır, ama her zaman bir Bo-lo bulunmaz. Onun içindir ki güzel atlar, köle tabiatlı insanların elinde bozulmakta, ahırlarda ölmektedir; bunlar, meziyetlerine uygun ünü bir türlü kazanamamaktadır. Bin fersah koşan at çok da yer; bir kere yemeğe koyuldu mu, bir batman arpa yer. Fakat hayvana yemini verenler, bin fersah koşabileceğini bilip ona göre beslemezler. Bu durumda, bin fersahı aşmak yetisine sahip bir at doyasıya yemezse, kuvveti yetmez, güzelliği göze görünmez. Hatta böyle bir hayvan, alelâde atlar gibi bile değildir. Böyle olunca bin fersah koşmasını beklemek doğru olur mu? Ona doğru usulde gem vurma, doyacak kadar yem verme, söylediklerine kulak verme, sonra da eline bir kırbaç al, hayvanın önüne geç ve: “Artık iyi at kalmadı” de... Bu olur mu?
Sözün burasında bilge Han Yü’yü sıkıntı basıyor ve: “Off, diye iç geçiriyor o sıkıntıyla, gerçekten iyi at mı kalmadı, yoksa attan anlayan mı kalmadı?” (Çin Denemeleri, MEB yayınları).
Bu sorunun cevabını acaba kimden beklememiz gerekiyor: Attan mı, jokeyden mi, seyisten mi, tribündeki seyirciden mi? Kimden?
“Hâl saridir” derdi bizim büyüklerimiz. Eğer komşumuz üzgünse üzüntüsü, sevinçliyse sevinci bize de bulaşır. İnsan cömert dostlarının yanında cömertliği, nekeslerin yanında nekesliği öğrenir. Bunlar da bulaşıcıdır. Geniş görüşlülerin genişlikleri bizi de etkiler.
Evin büyüğünün hâli de evin bütün bireylerini etkisi altına alır. Ülke yöneticilerinin durumu da öyle. Onlar geniş ufukluysa, ülke bireyleri de ufuklarını genişletmeye çalışır. Onların ufku darsa ya da ufukları hiç yoksa, bireyler de, kışır ve kısır bir hayat ortamının içine gömülürler.
Ülke yöneticisini güdüleyen güç onun entrikacı yapısı ise, bireyler de bundan payını almakta gecikmez. Entrikaya karşı entrika geliştirmek herkesin baş meselesi olup çıkar.
Ülkenin büyükleri hırsızlıkla iştigal ediyorsa, dolap çevirmek, düzen kurmak başlıca iş hâline gelmişse, yönetilen durumunda olandan beklenen ne olabilir? Böyle durumlarda dürüst kalmak enayiliğin eşanlamı hâline gelir. Herkes herkese; “Alemin enayisi sen mi kaldın?” sorusuyla yaklaşır.
Dizgini elinde tutanlar, atlarını ufukların sonsuzluğuna doğru koşturmaya başlamışsa, onu izleyenler de hızlarını ona göre ayarlamaya çalışır. Onlar kendi kabuklarının daralmışlığı içinde sıkışıp kalmışsa, onları izleyenler de aynı kısırlığın içine düşer.
Bu ülkede, daha kısa bir zaman öncesine kadar, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” kadar uzanan bir ufkun sözü ediliyordu. Bu sözü telaffuz edenler, kendilerine ilham veren kaynağı inkâr etseler de, onlara bu ilhamı veren, inkâr ettikleri o kaynaktı. O kaynak günün birinde kuruyunca, bu söylemi kendi marifetlerinin eseri olarak telaffuz ettiğini sananlar, böyle bir söz söylediklerini bile unuttular. Dahası, böyle bir sözün, ülke çıkarlarını zedeleyeceğini sanarak söylediklerini inkâr ettiler: Çünkü onlara, bu sözlerini geri almaları dayatılmıştı. Böylece ne oldu? Ortada ne Adriyatik kaldı, ne Çin Seddi! Herkes kendi haddini bilip kendi dar sınırlarının içine çekildi.
Bereket versin, bu ülke insanları arasında, bu dar sınırları ve bu dar ufku kendine yediremeyen insanlar var. Onlar, kısır, kışır, dar ufuklu, entrikacı, dolapçı, hırsız, uğursuz, bereketsiz, dönek, münafık, fitne, fesat, fırıldak, gerzek.. tipleri kendi hâlleriyle baş başa bırakmışlardır. Onlar, “temiz eller”e sahip olmanın dedikodusu ile meşgul olurken, temiz ellerin gerçek sahipleri, ülkenin geleceğinde, görünmeyen temiz elleriyle, batağı kurutmaya çabalıyor.
Şimdi onlar var, onlar, yani ortalarda görünmeden hizmet hasıl edenler.. bazıları inkâr etse de, nankörlüğe aldırmadan kendi hasbî hasılasını durmadan sağlayıp duranlar, yani bizim insanımız...
At eşiniyor ve binicisini bekliyor. Binici geldiği anda o, bin fersah koşmaya hazır görünüyor...
|
BU BÖLÜM HER HAFTA GÜNCELLENECEKTİR... |
|
 |
|
|
|
|
Mostar Gönüllüleri
ülkenin geleceği için; geçmişin birikimiyle bugünün değerlerini sentezleyen bir medeniyet telakkisi çerçevesinde, Türkiye’deki
tüm üniversite öğrencilerinin entelektüel gelişimlerini destekleyerek, onların tam donanımlı
bireyler olarak iş hayatına
hazırlanmalarını sağlamayı kendine görev edinmiştir. |
|
Bir tasavvurdan söz ediyoruz, hayalden değil…
Zihnimizin maverasında resmetmişiz…
Şeyleri koyacak yer bulduk…
Yerleri koyacak şehirler kurduk…
Ümitlerimizi ufuklara uğurlamadık efendim…
Bir derdimiz var, çözecek inadımız da…
Biz insandan anlarız…
|
|
Dinle neyden |
|
MOSTAR GÖNÜLLÜLERİı |
|
|
|
 |
|
|
|
|